Amerikan yazılı ve görsel medyasında, Ortadoğu'ya ilişkin yorumlar yapılırken artık nakarat halini almış olan bir ifade tekrar edilir durur: İsrail Ortadoğu'nun tek demokratik ülkesi olarak, bölgede demokratik değerlerin temsilcisidir. Oysa, İsrail'in Ortadoğu'daki varlığı Amerikan demokrasisini bile tırpanlanmasına neden olan bir faktördür.Özellikle de bu görünüm, Amerikan iç ve dış siyasetinde yeni muhafazakarların ağırlığını hissettirmesiyle daha bariz bir hal almıştır. Özellikle basında bu etki en yoğun olarak hissedilmektedir.

Associated Press(AP)'in Filistin sorunu üzerine 2004 yılında yaptığı haberlerin bir dökümantasyonu bize bu ülkede insanların haber alma özgürlüğünün nasıl bir manipulasyon altında kaldığının bariz örnegini sunuyor.[1] 2004 yılında AP'nin İsrail/Filistin merkezli çatışmalar üzerine yaptığı haberlerin başlıkları ve ilk paragraflarına bakıldığında, İsrail'den hayatını kaybeden insanların sayısının 141 kişi olduğu görülüyor. Gerçek rakam ise 108. Aynı dönemde AP 543 Filistinli'nin öldürüldüğunü kaydetmiş. Gerçek rakam ise 821. Kayıplar oran olarak aktarıldığında, ortadaki manzara daha da kötü: Gerçek rakam bir İsrailli'ye karsi yedi Filistinli öldürülmüşken, AP,oran olarak aktardığında, iki İsrailli'ye karşılık bir Filistinli olarak aktarmış!..

Eylemler ve çatışmalar nedeniyle hayatını kaybeden çocukların sayısına dair tarafgir tutum daha korkunc boyutlarda. AP 2004 yılında İsrailli cocuklara zarar veren sekiz olay varken, dokuz olay aktarmis başlık ve ön paragraflarda. Öte yandan, 179 Filistinli çocuğun 2004'deki çatışmalarda hayatını kaybetmesine rağmen, AP sadece 27 Filistinli çocuğun öldürüldüğünü kaydetmiş. Oransal olarak bakınca, İsrailliler'e gelince yuzde 113, Filistinlilere gelince yuzde 15 kayıp AP haberlerinde yer almış!...

İki hafta önce Amerikan MSNBC'deki bir tartışmayı izlerken de, benzer bir tutumu farkettim. Tartışma esnasında, ekranın solunda açılan bir kutudan bombalanan yerleri, İsrail uçaklarından alınan hedef resimleriyle beraber veriyorlar. Gösterilen on hedefin sadece birisinde tepede bir tane makineli tüfek var. Ama diğerlerinde en ufak bicimde bir silah görüntüsü olmadığı gibi, hepsi de normal hepimizin bildiği apartman blokları.. Önce görüntü olarak, makineli tüfekli hedef geliyor, peşinden diğerleri. Tabii ki, bir makineli tüfeğe karşı atılan bombanın ağırlığının yarım ton olduğu da hiç söylenmiyor.

Basındaki Filistinliler aleyhine olan önyargılı haber aktarımının yanısıra, medya üzerindeki İsrail çevrelerinin baskıları da ihmal edilemeyecek boyutlarda. Öyleki, bu sadece ulusal basınla sınırlı değil, Amerikan yerel basını da bu baskılardan muaf değil. Holger Jensen Colorado'nun Denver şehrinde basılan ve sadece bu eyalette satılan Rocky Mountain News gazetesinde hem uluslararası haberler bölümünün editörüydü hem de köşe yazarı. 9/11 sonrasında Filistin'e gitti ve oradaki olayları yerinden izledi. Bu arada yerleşmelerde oturan "barışsever ve terör kurbanı" İsrailliler'in, Amerikalı ve de gazeteci olmasına rağmen silahlı saldırısına uğradı. Döndüğünde bu intibalarını gazetesinde bir hafta boyunca yazdı. Tabii yer yerinden oynadı. Sadece Colorado'da değil, Amerika çapinda yoğun tepkiler aldı. Bir süre sonra, gazete sağlık sebepleriyle Jensen'in yazılarına bir müddet ara vereceğini söyledi. Tabii, Jensen bir daha gazetesine hiç dönemedi [2]

Peki buna neden gerek duyulmakta? ABD'nde medyadaki tekelleşme, medya sektöründe belli bir kesimin ağırlığının olması ve Yahudi iş çevrelerinden reklam gelirlerini kaybetmeme gibi faktörlerin sebep oldugu bir durum bu. Ama asıl önemlisi, özellikle 9/11'dan sonra, son yıllarda belli bir kesimin izlediği sistemli bir psikolojik sindirme operasyonunun etkisi daha büyük ve dünya çapında etkili oluyor. Bu baskılardan sanat dünyası da nasibini alıyor.

Rachel Corrie'i hepimiz hatırlıyoruz. Filistin'de terörle hiç alakası olmayan bir eczacının evinin yıkılmasını önlemek için bir İsrail buldozerinin önüne durmuş; ama buldozer onu ezip geçmişti. İsrail'in kaçırılan askerleri icin savaşa girmesine onay veren ABD kendi vatandaşının göz göre göre öldürülmesine seyirci kalmıştı. Rachel Corrie'yi anlatan, "Benim Adım Rachel Corrie" adlı, bir tiyatro oyunu hazırlanmış ve gösterime girmesine ramak kalmıştı. Başta ABD'nin prestijli gazetelerinden New York Times olmak üzere, yoğun bir negatif propaganda sonucu bu oyunun sahneye konması engellendi. [3]

Bu baskılardan nasibini alanlar arasında akademiyi de unutmamak gerekiyor. Amerika'nın Uluslararası İliskiler teorisine katkıda bulunmuş, Harvard Üniversitesi'nde, Kennedy Kamu Yönetimi Okulu'nun dekanı Stephen Walt, yine kendisi gibi çok ünlü Chicago Üniversitesi'nden John Mearsheimer'le birlikte "İsrail Lobisi" başlıklı, 83 sayfalık bir araştırma yayınladı. [4] Her iki akademisyen de ortada, radikallikle ve de İsrail aleyhtarlığı ile alakası olmayan iki kişi. Sadece tarafsız olmak endişesini taşıyarak araştırmayı hazırlamışlar. Walt ve arkadaşının kafasındaki sorun Amerikan çıkarları ve bu açıdan bu lobinin etkisini inceliyor. Ve sonuç olarak dediği şu: bu lobinin, ABD'nin ve İsrail'in politikaları üzerinde hayati derecede etkisi var. Onların etkisi sonucu oluşturulan ve uygulamaya konulan politikaların sonuçları şu ana Amerıkan çıkarlarına zarar verdi. Bu arastırmaya malum çevrelerden gelen tepkiler üzerine Walt, Harvard'daki dekanlık görevinden istifa etmek zorunda kaldı. [5]

Örnekler bunlarla bitecek gibi değil. Amerika'nın prestijli üniversitelerinden Columbia Universitesi'nde, Ortadoğu sorununun çözümü üzerine düzenlenmis bir konferans, konuşmacı olarak davetli olan İsrail büyükelçisinin protestosu üzerine ertelenmek zorunda kaldı. [6]

Peki ya Columbia Üniversitesi'nden Raşit Halidi'nin başından geçenler? Halidi uzun süredir hedefte olan biri. Aslında radikal bir akademisyen değil. Filistin asıllı Halidi, hepimizin aşina olduğu tabirle, sosyal demokrat olarak nitelendirilecek biri. Bir ara FKÖ'nin Ulusal Merkez Komitesi'nde yer almış. Tabii ki, İsrail politikalarını eleştiren biri. İşte bu onu hedefe koyan faktör ve ayağını kaydırmak için herşey yapıldığı gibi, kendisi terör destekçisi olmakla suçlanıyor. Nedeni de "İntifada"yi pozitif bir sosyal-siyasal tepki olarak görmesi. Halidi'nin başında olduğu Ortadoğu Enstitüsü'nun ilk, ortaokul ve lise oğretmenleri için hazırlamış olduğu çeşitli seminerler ve dersler var ve bu derslerin birini de Halidi veriyordu. Yeni muhafazakarların ve Siyonistlerin yayın organı olan New York Sun gazetesinin, Halidi aleyhine açtığı bir kampanya sonucunda, New York Eğitim Dairesi, Halidi'yi bu dersleri vermekten, Üniversite'ye bile danışmadan men etti.

Columbia Üniversitesi'nin başından geçenler bununla da bitmiyor. Üniversite'nin Yahudi asıllı öğrencilerinden bir grup, kendilerine destek veren bir kısım medya kuruluşu ile birlikte, üniversitenin Ortadoğu Dilleri ve Kültürleri Bölümü öğretim üyelerini hedef alan bir kampanya başlatmış durumda. [7]

9/11'dan sonra kurulmuş olan "Campuswatch" adli bir kuruluş şu an üniversitelerin özellikle Ortadoğu bölümlerindeki öğretim üyelerini, genelde ise bütün İsrail ve Amerikan politikalarını eleştiren ve İslam hakkında pozitif imaj verecek şekilde ders veren öğretim üyelerini izlemek ve haklarında rapor hazırlamakla meşgul. Bu çabanın bir parçası olarak da son zamanlarda çıkan bir kitabın adı "Profesörler: Amerika'nın 101 En Tehlikeli Akademisyenleri". Listedeki 101 kişi içinde, eserleri Türkçe'de de basılmış olan Noam Chomsky, Norman Finkelstein, Howard Zinn, Frederic Jameson, John Esposito, Richard Falk, Ali Mazrui ve Hamid Algar gibi isimler yer alıyor. [8]

Yeni muhafazakarların ve Siyonistlerin içinde yer aldığı bir baskı grubu aynı zamanda işinde kalabilme hakkını kazanmış profesörlerin de üniversitedeki görevlerine son verilebilmesini kolaylaştıracak bir yasanın çıkması için yoğun bir faaliyet içerisindeler. Özellikle üniversitelerin Ortadoğu ve Kültürel Çalışmalar gibi bölümlerinin anti-Amerikan, anti-İsrail ve yurtsever olmayan Marksistler ve çokkültürcü liberal solcularla dolu olduğunu ve onların tahakkümüne son vermek için böyle bir yasaya gerek olduğunu düşünüyorlar. Bu arada, aileleleri, tehlikeli profesörler listesindeki öğretim üyelerini istihdam eden üniversitelere öğrenci göndermemeye teşvik ederek bizzat üniversiteleri bu öğretim üyelerinin ilişiğini kesmeye zorlamaya çalışıyorlar.

Murat Belge'nin 18 Temmuz tarihli yazısında dediği gibi, İsrail ve İsrail yanlısı çevreler "Her Filistinli bana düşmandır" düşüncesinden "Her Arap bana düşmandır"a geçmekle kalmadı, işi "Her Müslüman bana düşmandır"a da vardırdı. [9] Ve artık geldi iş 'Beni eleştiren herkes Filistinlidir' benzeri bir mantığa dayanmış durumda. Bu mantık yürütmenin etki derecesini de artırmak için, İsrail ile birlikte özelde ABD, genelde Batı birlikte anılmakta, İsrail'e yapılan bir eleştiri bunların hepsine yapılmış gibi gösterilmekte ve İsrail'in içinde olduğu sıcak çatışma da bir bölgesel toprak çatışması olmanın dışına çıkarılıp Batı medeniyetinin varolup yokolma mücadelesine dönüştürülmekte. Bu yapılırken de iki iki güçlü kozları var ellerinde: Holokost ve "terörle savaş."

Yani, sizin anlayacağınız, vicdanlarımızı zincire vurarak sesimizi kesmek ve haksızlıklara kör kalmamızı istiyorlar.

[1] Peter Philips, "News Bias in the Associated Press," commondreams.org,http://www.commondreams.org/views06/0722-21.htm
[2] bkz. http://www.angelfire.com/co3/alaqsaintifada/Holger/where.html
[3] http://www.pmwatch.org/pmw/mediocrity/displayCall.asp?essayID=340
[4] Arastirmanin kisa bir ozeti icin bkz., John Mearsheimer ve Stephen Walt, "The Israeli Lobby," London Review of Books, http://www.lrb.co.uk/v28/n06/mear01_.html. Kısa bır Turkçe özet için bkz. "ABD’nin Ortadoğu politikası İsrail lobisi tarafından mı belirleniyor?," Zaman, 30 Temmuz 2006,http://www.zaman.com.tr/?bl=yorumlar&trh=20060801&hn=318935
[5] bkz. http://www.antiwar.com/justin/?articleid=8796 ve http://batir.jeeran.com/archive/2006/3/ , "Freedom of Expression: American Way!" baslikli makale
[6] bkz. http://www.washington-report.org/archives/April_2005/0504056.html
[7] bkz. yukaridaki link.
[8] bkz.http://en.wikipedia.org/wiki/The_Professors:_The_101_Most_Dangerous_Academics_in_America
[9] Murat Belge, "Israil," Radikal, 18 Temmuz 2006, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=193197&tarih=18/07/2006

* Su an yayinda olmayan Siyar.org sitesi icin kaleme alinmistir. (Agustos 2006).